Daha önce bahsetmedim ama, Türkiye’ye gidince anneciğim sayesinde İpek Hanım’ın Çiftliği’nden alışveriş yapıyoruz. Annem biz Türkiye’ye geleceğimiz zaman sağ olsun, kargolatıyor ve bize hazır ediyor bunları. Özellikle salçaları enfes oluyor. Alıp İngiltere’ye getiriyor, kuru ürünleri bütün kış afiyetle götürüyoruz. 🙂
Bahsettiğim yer, birkaç yıl önce Aydın-Nazilli’de Pınar Kaftancıoğlu adlı tatlı ve bilgili hanımın, kızı İpek adına kurduğu bir çiftlik. Burada yetişen her mahsul, doğal ve taze. Pınar Hanım’ın email listesine kaydolursanız, o size her hafta elindeki ürünlerin listesini gönderiyor. Ürün listesi dışında sağlıklı beslenme ve yaşama ile ilgili küçük öğütleri, mevsime göre değişen yemek tarifleri de onun haftalık emaillerini süsleyen güzel ayrıntılar. Taze ürünler mevsime göre değişiyor haliyle. Seçtiğiniz ürünler -sanırım birkaç gün içinde- kargoyla kapınıza geliyor. Pınar Hanım ayrıca Nazilli’deki köylü hanımlarla birlikte çalışarak onlara destek oluyor. Son yıllarda iyice moda olan kentten köye, yani tersine göç akımının başını Pınar Hanım çekti desem, doğru söylemiş olurum herhalde. Şu an bu tür çiftlikler ve doğal ürün markaları belki çok sayıda ve revaçta olabilir, (ilk aklıma gelenler Yavaş Dükkan, Mom and Pop, Gargarus Zeytinyağı ve Alishiro Ekmek-Bakliyat) ama bildiğim kadarıyla bu işe öncülük eden o olmuştu.
İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerimizde doğal ve organik ürün merakı, bu çiftliğin de serpilip büyümesini sağladı. Pınar Hanım birkaç ay önce İstanbul Göktürk (diğer adıyla Kemerburgaz) ve Beşiktaş’ta birer mağaza açtı. İngiltere’de bu tür yerlere çiftlik dükkanı (farm shop) deniyor ve birçok yerde bulunuyorlar, son derece popüler yerler. (Laf aramızda ben de doğal beslenme adına buralardan alışveriş yapmayı çok seviyorum. Hatta her Cumartesi hiç sektirmeden semtimde kurulan “çiftçiler pazarına” gidip doğal ürünler satın alıyorum. Orayı da başka bir yazıma saklayayım 🙂
Ben de kaçırır mıyım, son İstanbul seyahatimde Göktürk şubesine gittim, gördüm ve tabii ki yedim 🙂 Sonra da sizler için bildireyim dedim 🙂
Yukarıdan da göreceğiniz üzere, dükkan özene bezene tasarlanmış. Sizi sıcak bir şekilde karşılıyor. İçinizi açıyor. Ürünlerin doğal hasır sepetlerde sergilenmesi otantik bir görünüm yaratıyor. Bir süpermarkette olmadığınızı hemen hissediyorsunuz. Olması gereken de bu zaten. Farklılığın altının çizilmesi ve pazarlamanın ona uygun şekilde yapılması.
Dükkanda taze sebze-meyve, yumurta, kaymak, diğer süt ürünleri, kurutulmuş patlıcan-biber olduğu kadar, teneke yerine sağlıklı cam kavanozlarda saklanan sebze konserveleri (dikkatimi çekenler bamya ve enginar kalbi oldu), menemen malzemesi, bakliyat ve tabii ki o efsanevi salçalar da satılıyor. Buranın kaymağı Türkiye’nin en pahalı kaymağı olmaya aday 🙂 Ama öyle güzel ki, ne yazık ki geçen yıl kapanan Beşiktaş’taki kaymakçı Pando’yu aratmıyor. Salça ve kaymak dışında taze sebze-meyve, bakliyat ve doğal konserveleri de tavsiye ederim. Buradan aldığımız kiraz, süt mısır, vakumlu el mantısı, maş fasulyesi, bezelye, kuru börülce inanılmaz taze ve lezizdi.
Sadece paketlemeye ve ambalaja dair küçük bir yapıcı eleştirim olacak: Logolu torbalar çok şirin olmuş, ama doğal ürünler satan bir dükkanın doğa düşmanı plastik torbaları kullanmasına üzüldüm. Bence bir an önce logolu, sağlam bez çantalar üretilmeli ve kasanın yanına konmalı. Böylece plastik torba yerine bez çanta kullanımı teşvik edilmiş olur. Hem yeniden kullanılabilen torbalar, bu doğal ürünlere daha çok yakışır 🙂 Bunlar Avrupa’daki doğal ürün marketlerinde çok cüz’i ücretlere kasanın yanında satılıyor. (Bkz. geçen haftaki yazım: http://ingilizfiliz.com/ingiltereden-cevreci-adimlar/
Bunların satışından çiftliğe ek gelir elde edilebilir, ayrıca çevre korunmuş olur. Aynı şekilde bakliyatların satıldığı plastik ambalajlar yerine belki başka bir paketleme yöntemi bulunabilir?
Ürünlerin pahalı olduğunu söyleyebilirsiniz, ama sağlığınız için bence değer! Yerli tohumun günah keçisi ilan edildiği, neredeyse her tarım ürününün ilaçlandığı ve hormonlu olduğu, üstelik GDO tehlikesinin her köşe başında kendini gösterdiği Türkiye’nin kalbi İstanbul’da bu tür bir işletmenin çok gerekli olduğuna inanıyorum. Üstelik kargoyu beklemeden ürünlerinize hemen sahip olmak ve gözünüzle görüp almak paha biçilemez. Sözün kısası, iyi ki geldin, hoşgeldin İpek Hanım’ın Çiftliği! 🙂
İstanbul dışından sipariş ve iletişim için: ipekhanim@ipekhanim.com
Güncelleme: Çiftliğin sahibi Pınar Kaftancıoğlu yazımı çok beğenmiş. Kendisine teşekkürler 🙂
Ayrıca dükkanda kullandıkları poşetlerin nişasta bazlı, doğada çözünebilir nitelikte olduğunu belirtti. Bu sevindirici bilgiyi de buradan duyurmuş olayım. Doğada kalıntı bırakmıyorsa kullanıverelim gari 🙂 Dükkanda pazar filesi de satılıyormuş (ben görmemiştim), ama müşteriler fileyi değil, poşeti tercih ediyormuş.
ipekhanım.com ipek hanım çiftliği ürünleri tek kelime ile süper..