Holstee adlı farkındalık ve duyarlılık odaklı internet sitesinin kurucuları Dave, Mike ve Fabian bir gün New York’ta Union Meydanı’ndaki merdivenlerde oturmuş ve başarıyı nasıl tanımlayacaklarını yazmışlar. Bu yazıyı Holstee Manifestosu olarak adlandırmışlar ve 2009’da poster haline getirmişler. Manifestonun internette popüler olması çok sürmemiş. 50 milyondan fazla kişi okumuş, 13 dile çevrilmiş. Ben de bu manifestoya bir dergide rastlamıştım ve çok hoşuma gitmişti. Hırslardan, rekabetten, olumsuz duygulardan, “hedefe ulaşmak için her yol mübahtır”lardan uzak, gerçek, samimi ve vurucu bir metindi. Kısa ve dostane  olduğu için ayrıca etkilenmiştim. Baktım çevrildiği 13 dil arasında Türkçe yok, bugün Türkçe’ye çevirdim ve çevirimi Holstee’cilere de gönderdim. Belki internet sitelerinde yayımlarlar. Orijinali aşağıda:

Holstee Manifestosu'nun orijinali. (Fotoğraf: Holstee.com)
Holstee Manifestosu’nun orijinali.
(Fotoğraf: Holstee.com)

 Çevirisi de şöyle:

“Bu senin hayatın. Sevdiğin şeyleri yap ve bunları sık sık yap.

Bir şeyden hoşlanmıyorsan onu değiştir. İşinden hoşlanmıyorsan istifa et.

Yeterince zamanın yoksa televizyon izlemekten vazgeç.

Hayatının aşkını arıyorsan artık arama: sen sevdiğin şeyleri yapmaya başlayınca o sana gelecektir.

Her şeyi aşırı sorgulama, hayat basittir. 

Tüm heyecanlar güzeldir: her yediğin yemeğin son lokmasının tadını çıkar (ve bunun için şükret).

Zihnini, kollarını ve kalbini yeni şeylere aç.

Bugün gördüğün ilk kişiye senin tutkun ne, diye sor ve kendi esin kaynağı hayalini ona da anlat.

Sık sık seyahat et, kaybolmak kendini bulmanı sağlayacaktır. 

Bazı fırsatlar hayatta sadece bir kere eline geçer, onların peşine düş.

Hayat tanıştığın insanlarla ve onlarla yarattığın şeylerle ilgilidir. O yüzden dışarı çık ve yaratmaya başla. 

Hayat kısa. Hayalini yaşa ve tutkunu paylaş.” 

Manifestonun 2010 tarihli, New York bisikletçilerinin eseri görsel versiyonu ise şu videoda:

Herkesin kendi hayatında bunları uygulayabilmesi dileğiyle…

ingiliz filiz
İngiltere’ye ilk kez 2007 yılında eğitim için, İstanbul’dan geldim. Daha sonra 13 yıla yakın bir süre Londra’da yaşadım. 2.5 yıl önce de İngiltere’nin güneyinde küçük bir kente taşındım. İngiltere’de yaşam ve kültür konulu yazılarımı bu blogda topluyorum. Bu yazıların büyük bölümünü Londra’da yaşarken yazdım ve müzik, yeme-içme, sinema gibi ilgi alanlarımı Londra’da düzenlenen etkinlikler çerçevesinde paylaştım. Şu an çocuklu hayat dolayısıyla eskisi kadar kültürel etkinliğe katılamıyorum, dolayısıyla blog konularım da biraz evrim geçirdi. Çocuk kitapları, çocuk oyunları, aile dostu lokantalar, pub’lar, tatil seçenekleri gibi konularda yazıyorum artık daha çok. Yine de Londra’ya arada bir de olsa gidiyorum ve bu gidişlerimde katıldığım etkinlikleri yazmaya devam edeceğim. Blogumla ilgili görüşlerinizi ve sorularınızı yazıların altına yorum şeklinde bırakabilirsiniz. Eposta adresim:filiz (at) ingilizfiliz (nokta) com Özellikle yazmamı istediğiniz bir konu olursa belirtebilirsiniz. Ayrıca bültenime abone olursanız ne güzel olur 🙂 Bülten aboneliği için aşağıya tıklayabilirsiniz: https://ingilizfiliz.com/newsletter-sign-up/ Keyifli okumalar… 🙂

Bir Cevap Yazın

tr_TRTürkçe