Birleşik Krallık seçimleri dün yapılan oylamayla başladı. Seçim sonuçları bu sabah itibarıyla resmen açıklandı. Erken seçim fikrini kendi ortaya atan, “güç ve istikrar” delisi, Muhafazakar Partili Başbakan Theresa May’in, partinin parlamentodaki çoğunluğunu sürdürmesi bekleniyordu. Ancak sonuçlar sürpriz oldu, çünkü merkez sağcı Muhafazakarlar seçimden birinci parti olarak çıksalar da, parlamentodaki mutlak çoğunluklarını 12 koltuktan olarak kaybettiler. Böylece May kendi kazdığı kuyuya kendi düşmüş oldu. Merkez solcu İşçi Partisi (Labour) ikinci sırada olsa da parlamentodaki koltuk sayısını 31 koltukla artırdı. Ülkedeki üçüncü büyük parti Liberal Demokratlar ise bu seçimden üç koltuk karlı çıktılar. Bu seçimin ilginç bir başka sonucu da İskoçya’da’dan çıktı. Ülkenin Birleşik Krallık’tan bağımsızlığını savunan İskoçya Ulusal Partisi (SNP) koltuklarının üçte birinden fazlasını (19 tanesini) kaybetti. Muhafazakar Parti İskoçya’da 13 koltuk kazandı ki bu partinin 1983’ten bu yana İskoçya’da ulaştığı en yüksek koltuk sayısı. Seçim sonuçları kemer sıkma, bütçe kesintileri ve göçmen vizelerini kaldırma / sayısını kısıtlama gibi politikalarıyla biz göçmenleri kızdıran Muhafazakar Parti’nin bir nev’i bozgunuyla sonuçlanınca bizler de sevindik. Sonuçlar İngiltere’ye hayırlı olsun! 🙂

Başbakan May, istifa etmesi yönünde pek çok baskı görse de, şimdilik öyle bir niyeti yok gibi. Birleşik Krallık’ın en büyük dördüncü, Kuzey İrlanda’nın en büyük siyasi partisi olan Demokratik Birlik Partisi (DUP) ile birlikte koalisyon hükümeti kuracağının sinyallerini verdi bugün. Sterlin, siyasi belirsizlikten dolayı değer kaybetti. Şu an tek parti iktidarı sözkonusu olmadığı içn siyasi arenada her şey muallakta. Dolayısıyla İngiltere seçimlerinin siyasi perde arkasını ancak birkaç gün bekledikten sonra görebileceğiz.

UK General elections 2017
Birleşik Krallık seçimlerinin sonuçları herkesi şaşırttı…

Siyasi ortamdaki belirsizliğin sona ermesini beklerken, İngiltere seçimlerinin komik, ilginç veya eğlenceli yanlarına göz atmaya ne dersiniz? Seçim günü gözlemlerimle başlayalım:

Sandığa giderken kimlik götürme zorunluluğu yok. Seçim öncesinde evinize postayla gelen seçmen kağıdını götürebilirsiniz, ama şart değil. Adınızı ve adresinizi söyleyince elinize oy pusulası veriliyor.

İngiltere seçimlerinde kurşun kalemin mutlak zaferi söz konusu. Gören sanır ki buralara tükenmez kalem hiç uğramamış! Bir kere desteklediğin partinin yanındaki kutucuğa kurşun kalemle çarpı atarak oy veriyorsunuz. Yani tercih mührü diye bir şey yok. Görevli de oy kullanmaya geldiğini listeden kurşun kalemle işaretliyor. Elle yazılan bu bilgilerin bilgisayarla doğrulanması diye bir şey yok. Zaten seçim kurulu masasında bilgisayar da yok 🙂 Kabine girmeden cep telefonunu görevliye teslim etmek yok.

Dahası var: Oy pusulaları için zarf, mühür, mürekkep, damga, ıstampa yok.  Zarf olmadığı için zarfın ağzını yalamak, zarf kapanmadı, ya açılırsa, ya oyum geçersiz sayılırsa derdi yok. Oyunu kullandıktan sonra mürekkep izi olan parmaklar yok. Oy kullandım diye imza atmak yok.

İngiltere seçimlerinden ilginç gerçekler

İlk seçimlerini 1802’de yapan Birleşik Krallık’ta 1931 yılından beri ise seçimler Perşembe günleri yapılıyor. Tabii burada da Avrupa gider Mersin’e, İngiltere gider tersine durumu söz konusu. Bunun sebebi, bazı rivayetlere göre, eskiden maaşlarını Cuma günleri alan insanlar, maaşını alır almaz içmeye başladığı için, seçimi Perşembe günü yapmak seçmenlerin sarhoş olma ihtimalini azaltıyormuş 🙂 Sayılan diğer nedenlerden biri, kasabalarda pazarların eskiden Perşembe günü kurulması ve pazara gitmek veya pazarcılık yapmak isteyen köylülerin kasaba merkezine zaten bunun için gidiyor olması. Bir başka rivayet ise, Pazar günü düzenlenen kilise ayinlerinin seçimlerle bölünmesinin istenmemesi.

Ama İngiltere Seçim Komisyonu son yıllarda, seçimleri hafta sonu düzenleyelim de katılım artsın, diyor. Bu yerinde bir karar olur, zira İngilizlerin seçime katılım oranı bize göre çok düşük. Biz yüzde 80’in üzerinde seçimlere katılım gösteren bir ülke olarak niye bu rakam yüzde 100 değil diye dizimizi döverken, onlar, 2005 seçimlerinden bu yana yüzde 60’lı rakamlarda seyrediyorlar. Hatta 2001’de yüzde 60’ı zor bulmuşlar. Bu seçimlerde de katılım oranları çıka çıka yüzde 69’a çıkabildi. Üstelik İngilizlerin çok da umurunda değil bu durum. Zaten şimdiye kadar seçimlere en yüksek katılım oranı, 1950 seçimlerinde yaşanmış; o da yüzde 84.

Gelelim bir başka “Ne Güzeldir İngilizlik” maddesine: çoğu sandık tıpkı bizdeki gibi okullarda kuruluyor ama, pub’larda, bir trenin içinde, bir rüzgar değirmeninde, bir çamaşırhanede, iki kuaför salonunda, bir otobüste ve bir arabada da sandık kurulduğu olmuş. Bu da bir şey mi? Northamptonshire’e bağlı Winwick köyünde bir çift 1990 yılından bu yana evlerinin merdiven altını seçim sandığına çevirmiş! 70’in üzerinde köylü her seçimde burada oy veriyor 🙂

merdiven altı seçim sandığı

merdiven altı seçim sandığı
Merdiven altında oy vermek isteyen?

Demokrasinin beşiği İngiltere’de sarhoşken veya uyuşturucu etkisi altındayken de oy kullanmak mümkün!

Seçim Komisyonu’na göre oyunuzun sayılması için en iyi yöntem oy verdiğiniz partinin yanındaki kutucuğun içine çarpı koymak. Ama gülen surat işareti ile oy kullanılırsa bu da geçerli sayılabiliyormuş 🙂

smiley voting
Gülen suratla oy vermeye ne dersiniz? 🙂

Bizdekinin aksine, oyunuzu yanlışlıkla başka partiye atarsanız size yeniden oy pusulası veriliyor. Anlayış tavan.

Kraliçe’nin oy kullanmasının önünde teknik bir engel yok, ancak tarafsız olduğunu göstermek için hayatında hiç oy kullanmamış. Eh, Kraliçe olmak için bir bedel ödenecekse eğer, seçmen olmamak buna değer 😛

Bir komedi de Avam Kamarası’ndan gelsin: İngiltere’de 650 üyeli Kamara’nın toplantı salonunda sadece 427 kişilik yer var. Bu yüzden tüm milletvekilleri Genel Kurul’daki görüşmeler sırasında oturamıyor. Yorumsuz 🙂

Bu yazıya da ancak “Ne Güzeldir İngilizlik” şiiri ile son vermek uygun düşerdi zaten. 🙂

İrfan kardeşimizin “Ne Güzeldir İngilizlik” adlı şiiri 🙂

 

ingiliz filiz
İngiltere’ye ilk kez 2007 yılında eğitim için, İstanbul’dan geldim. Daha sonra 13 yıla yakın bir süre Londra’da yaşadım. 2.5 yıl önce de İngiltere’nin güneyinde küçük bir kente taşındım. İngiltere’de yaşam ve kültür konulu yazılarımı bu blogda topluyorum. Bu yazıların büyük bölümünü Londra’da yaşarken yazdım ve müzik, yeme-içme, sinema gibi ilgi alanlarımı Londra’da düzenlenen etkinlikler çerçevesinde paylaştım. Şu an çocuklu hayat dolayısıyla eskisi kadar kültürel etkinliğe katılamıyorum, dolayısıyla blog konularım da biraz evrim geçirdi. Çocuk kitapları, çocuk oyunları, aile dostu lokantalar, pub’lar, tatil seçenekleri gibi konularda yazıyorum artık daha çok. Yine de Londra’ya arada bir de olsa gidiyorum ve bu gidişlerimde katıldığım etkinlikleri yazmaya devam edeceğim. Blogumla ilgili görüşlerinizi ve sorularınızı yazıların altına yorum şeklinde bırakabilirsiniz. Eposta adresim:filiz (at) ingilizfiliz (nokta) com Özellikle yazmamı istediğiniz bir konu olursa belirtebilirsiniz. Ayrıca bültenime abone olursanız ne güzel olur 🙂 Bülten aboneliği için aşağıya tıklayabilirsiniz: https://ingilizfiliz.com/newsletter-sign-up/ Keyifli okumalar… 🙂

Bir Cevap Yazın

tr_TRTürkçe