Londra’nın estetik harikası sanat ve tasarım müzesi Victoria and Albert’ta (V&A) taa yılın başında, bundan 11 ay önce gittiğim, bağımsız dergilerin geleceğiyle ve internet dergiciliğiyle ilgili bir etkinliğin notlarını, bu konuda Türkçe’de az kaynak bulunduğu önyargısıyla burada da paylaşmakta yarar görüyorum. Sözkonusu panel, Clever Boxer adlı, yaratıcı endüstriler konulu paneller düzenleyen bir STK tarafından düzenlendi ve dört dergici gelip üzerinde çalıştıkları projelerini anlattılar. Bu post ayrıca Londra merkezli bağımsız dergilerden birkaçını tanıtma amacını da taşıyor.

Günümüz dünyasında geleneksel basılı dergicilik kan ve okuyucu kaybediyor, artık çoğunluk haberin kendisine çok daha hızlı şekilde ulaştığı internet dergiciliğini tercih ediyor. Özellikle son dakika haberlerinde hızın önemi aşikar. Dijital dergiciliğin tercih edilmesinde eşit derecede önem taşıyan bir başka etmen de birçok paralı basılı yayının internet versiyonlarına ücretsiz erişilmesi, Türkiye’deki gazeteler buna bir örnek. İngiltere’de de The Times ve Financial Times dışındaki üç ciddi gazetenin (The Guardian, The Daily Telegraph ve The Independent), ayrıca The Economist gibi saygın bir derginin internet sitesi hala ücretsiz mesela. Öte yandan bu değişime ayak uyduramayıp hala bir internet sitesi olmayan dergiler de, yalnızca internetten yayımlanan dergiler de mevcut. Türkiye’deki bir sorun da basılı yayınların internet sitelerinin genelde basılı versiyonu internet ortamında sunmaktan başka bir şey yapmaması. Örneğin Cumhuriyet gazetesi.

Online-Magazine

Panelin ilk konuşmacıları  yılda yalnızca dört adet çıkan, Londra’daki kır bayır severleri buluşturan bağımsız dergi “Lost in London”ı çıkaran Lucy Scott ve Tina Smith’ti. Bu ikili abonelik olaylarına hiç girmeyip dergilerini doğrudan internet sitelerinde ve birkaç kilit önem taşıyan kitapçıda  satıyorlar. Dergilerine reklam almıyorlar, her sayıyı 500 kopya basıyorlar ve gelecek için bir kitap projeleri var. İletişim: www.lostinlondonmagazine.com

lost-london.jpg.492x0_q85_crop-smart
Lost in London dergisinin kapaklarından biri…

İkinci konuşmacı Steven Watson ise “Stack” adlı bir bağımsız dergi dağıtımı oluşumunun kurucusuydu. Stack aboneleri, her ay posta yoluyla İngilizce yayın yapan bir sanat, tasarım veya kültür dergisi ediniyorlar. O ay hangi derginin evine geleceği, okur için sürpriz oluyor. Bu dergiler İngiltere, ABD, İspanya veya Avustralya gibi çeşitli ülkelerden gelebiliyor. Stack dergilerinin özenli bir seçki olduğu rahatlıkla söylenebilir. Ayrıca bu sisteme dünyanın dört bir yanından abone olmak mümkün. 10 yıllık dergici Watson bu işe üç yıl önce, bağımsız dergilerin okuyucu kitlesini genişletme amacıyla başladığını ve basılı dergiciliğin sanıldığı gibi ölmediğini, ancak değiştiğini vurguladı. Watson ayrıca bağımsız dergilerden para kazanmanın da mümkün olduğunu savundu. Basılı dergiciliğin avantajının, görsel bir sanat eseri yaratabilme fırsatı ve okuma zevki vermesi, ayrıca diğer insanlara gösterilebilmesi veya gelecekte lazım olursa diye saklanabilmesi olduğunu anlattıysa da Watson, ben pek ikna olmadım zira artık bu özellikler e-dergilerde de mevcut.   İletişim:  www.stackmagazines.com

stack
Stack dergi abonelik servisinin sloganı…
“Önem taşıyan dergiler”

Rob Orchard ve Marcus Webb’in kurduğu “Delayed Gratification” ise siyasi, kültürel, bilimsel ve sportif bir almanak. Londra’da, Ocak 2011’de yayımlanmaya başlamış. Flaş haberler vermeyi değil, denemeler ve mülakatlar yoluyla olayları derinden kavramak için vakit harcamak isteyen, haberleri sindirebilen, çoğunluğun kaçırdığı haberleri fark edebilen okuyucular için, daha yüksek standartlarda yapılan ve ABD’de birçok örneği bulunan “yavaş gazetecilik” akımının ürünü bu dergi. Kurucuları, DG’nin okuyup atacağınız değil okuyup da, okusanız da saklayacağınız bir kağıt ürünü olma özelliğini taşıdığını iddia ediyorlar. Ödüllü kaliteye sahip “bilgi-grafikler” (infographics) üzerine temellenen dergi, tıpkı Lost in London gibi sadece kendi internet sitesinde ve bazı bağımsız kitapçılarda satılıyor. Bir sayısı internet üzerinden 12 sterline alınabilen DG de Stack gibi dünyanın tüm ülkelerine ücretsiz olarak gönderilebiliyor. İletişim: http://www.dgquarterly.com

DG-display
Fotoğraf: Delayed Gratification dergisi internet sitesi

Etkinliğin son konuğu ise Vogue, GQ, Wired ve Vanity Fair gibi saygın dergilerin İngiltere tablet versiyonları editörü, gazeteci ve dijital medya danışmanı Alan Rutter’dı. Daha önce Time Out London dergisinde çalışmış olan Rutter, dijital dergilerin basılı dergilere (veya kendilerinin basılı versiyonlarına) kıyasla artılarını şu şekilde sıraladı:

  • multimedya kullanım işlevleri (haberin videoyla veya ses kaydıyla zenginleştirilebilmesi)
  • yarattığı etkileşim fırsatları (slayt gösterileri, oyunlar vs.)
  • bağlantı özellikleri (sitenin yorumları ve güncellemeleri gösterebilmesi, okuru sosyal ağlardaki profillere götürebilmesi)
  • pazarlama yöntemleri (dijital dergiler sosyal medyada, farklı pazarlama yöntemleriyle ve akıllı telefon uygulamalarıyla -Newsstand gibi- pazarlanabiliyor)

Bu özellikler sayesinde pasif olan okuyucu aktif kullanıcıya, hikayeler veya haberler ise içeriğe dönüşmüş oluyor. İlginç olan bir diğer nokta da posta / kargo ücretlerinin dijital versiyonda kalkmasına karşın bu derginin maliyetinin basılıdan daha aşağıda olmaması.

Bu yazı da blog post’undan çok slayt notu gibi oldu ama amme hizmeti kontenjanından idare ediveriniz 🙂

ingiliz filiz
İngiltere’ye ilk kez 2007 yılında eğitim için, İstanbul’dan geldim. Daha sonra 13 yıla yakın bir süre Londra’da yaşadım. 2.5 yıl önce de İngiltere’nin güneyinde küçük bir kente taşındım. İngiltere’de yaşam ve kültür konulu yazılarımı bu blogda topluyorum. Bu yazıların büyük bölümünü Londra’da yaşarken yazdım ve müzik, yeme-içme, sinema gibi ilgi alanlarımı Londra’da düzenlenen etkinlikler çerçevesinde paylaştım. Şu an çocuklu hayat dolayısıyla eskisi kadar kültürel etkinliğe katılamıyorum, dolayısıyla blog konularım da biraz evrim geçirdi. Çocuk kitapları, çocuk oyunları, aile dostu lokantalar, pub’lar, tatil seçenekleri gibi konularda yazıyorum artık daha çok. Yine de Londra’ya arada bir de olsa gidiyorum ve bu gidişlerimde katıldığım etkinlikleri yazmaya devam edeceğim. Blogumla ilgili görüşlerinizi ve sorularınızı yazıların altına yorum şeklinde bırakabilirsiniz. Eposta adresim:filiz (at) ingilizfiliz (nokta) com Özellikle yazmamı istediğiniz bir konu olursa belirtebilirsiniz. Ayrıca bültenime abone olursanız ne güzel olur 🙂 Bülten aboneliği için aşağıya tıklayabilirsiniz: https://ingilizfiliz.com/newsletter-sign-up/ Keyifli okumalar… 🙂

2 Comments

Bir Cevap Yazın

tr_TRTürkçe