Tam üç aydır bloguma yazamadım maalesef. Araya gerçekten çok şey girdi, yazabileceğimi sandığım küçücük zaman boşluklarını hep başka şeyler doldurdu. Amerika ve Türkiye seyahatleri, yaz rehaveti, Olimpiyatlar ve ziyaretler nedeniyle çıkan iş yoğunluğu, yaz tatili planları, yaklaşan kaçamak şehir gezileri, yalnızca yılda birkaç hafta süren sıcaklarda kırlara koşmayanların evrile çevrile dövüleceği korkusuyla nazlı güneşin altında geçirilen aylak saatler, aranan yeni tatlar, kaçırılmamaya çalışılan filmler gündelik hayata ayak uydurmaya çalışırken hep yorgun düşülen zamanları getirdi.
Bunların bir kısmının tortularını önümüzdeki haftalarda yazacağım. Ama Eylül’e bir kala zamansız bir post yazmak istedim. Daha doğrusu o kendini yazdırdı. Belki de sonbahara daha çok yakışırdı bu post ama daha fazla bekleyemedim. Arayı çok açmamak dileğiyle…