Ne zamandır bahsetmek istediğim kahve dükkanı, yaşadığım kentin ısısının gece eksilere düşmeye başlamasıyla öncelik kazandı, tam da buraya oturdu 🙂 Londra’da 1978’den bu yana turist cenneti Covent Garden’daki minicik dükkanıyla hizmet veren bu kahvecinin adı, Monmouth (Coffee Company).
Burası yalnızca çiftlikler ve kooperatiflerden aldığı kahveyi kavuran, özel bir yer. Pek çok kişiye ve bana göre de kentin en iyi kahvecisi. Zira kapısında kısa da olsa her daim kuyruk oluyor. Burada toplamda ancak 15 kişinin oturabileceği, “komünal” masalarda oturup sıkışık şekilde kahve içme seçeneği cazip gelmediğinden genelde çoğu kişi kahvesini “take-away” (paket) alıyor. Bu minicik dükkanın alt katındaki imalathane 2007’de Bermondsey semtinde bir yere taşınmış ve her gün şubelere taze kahve artık buradan gönderilmekte. Monmouth’un ikinci şubesi de 2001’de Londra’nın Perşembe, Cuma ve Cumartesileri ziyaretçilerini ağırlayan ünlü ve yine turistik yiyecek pazarı Borough Market’ta açılmış. Burada sokakta ayakta durarak sehpa görevini gören meşe fıçıların üzerinde kahvenizi içebilirken etraftaki iştah açıcı kokuları ve renkleri içinize çekebilirsiniz.
Monmouth eşitlikçi, adil ve sürdürülebilir bir ticareti tercih ettiği için kahvesini yıl içinde dünyanın çeşitli yerlerindeki üretici ve kooperatiflere yapılan ziyaretlerde satın alıyor. İngiltere çapında tazeliği ve lezzetiyle meşhur Jersey (İngiltere’yle Fransa arasındaki Manş Adaları’ndan en büyüğü) sütü ve Kosta Rika’dan gelen, organik tam şekerkamışından imal edilen şekeri de Monmouth’u ayrıcalıklı kılan öğelerden. Üstelik bütün bunlara rağmen Monmouth, kentteki diğer kahve zincirlerinden (Costa, Nero ve Starbucks, gerçi sonuncusunun yaptığı içeceklere kahve demeye bin şahit ister ama) daha pahalı değil.
İçecek olarak sadece espresso bazlı kahvelerin ve çeşitli filtre kahvelerin (günün kahvesi seçeneği de tadılabilir) yapıldığı, yalnızca tam yağlı sütün kullanıldığı ve kahvenin pek de büyük olmayan, tek boy fincanlarla servis edildiği Monmouth’taki favorim, bir ya da iki ölçü espresso üzerine buharlı sütle yapılan mikroköpükle hazırlanan, “flat white” adlı kahve.
Bulunduğu tezgahtan “beni ye” diye bağıran, Sally Clarke’ın kaymak kıvamındaki, el yapımı, “cream truffle” adlı çikolataları da başlamak üzere olan kahve şöleninizin keyif artırıcı maddelerinden bir başkasına dönüşüyor.
Monmouth’un bir tek kötü yanı var, o da Pazar günleri kapalı olması. Hele de epey soğuk olacağı söylenen bu kış başlamış, dereceler geceleri eksilere inmişken Londra’ya gelen kahve severler ve kahve tiryakisi olmasa da bütün sokağa yayılan kahve kokusundan başı dönenler, kendilerini Pazar hariç her gün, saat 08:00-18:30 arasında 27 Monmouth Street’e (London, WC2H 9EU) atabilirler. 🙂
Eline sağlık bitanem, iştah kabartıyorsun:)
Teşekkürler anneciğim 🙂
Çok güzel yazmışsın yine :-))
Teşekkürler babacığım 🙂