Türk markalarının son dönemde Londra’nın merkezinden ayrılmasına üzülüyorduk. Önce Piccadilly’deki Türk Hava Yolları batı Londra’ya taşındı. Hüseyin Özer’in meşhur Özer Restaurantı’nın yerine Byron hamburgerci zincirinin şubesi açıldı. Sonra da yine Özer’e ait olan Sofra Restaurant Covent Garden şubesi kapandı. Geçtiğimiz yıllarda ise Londra’nın merkezine başka Türk markaları gelip oturdu. Aynı adlı filmi de olan, Cumartesileri kurulan antika ve porselen pazarıyla ünlü Notting Hill’e Türk markası olduğu adından anlaşılamayan kaşmir mağazası Silk and Cashmere geldi. Kahve Dünyası ise yine zengin semtlerden Piccadilly’de büyücek bir şube açtı.
Geçtiğimiz haftalarda da Oxford Street’in orta yerine, Bond Street istasyonunun hemen yanına yine bir Türkiye markası gelip oturdu: Simit Sarayı. Aylarca süren hazırlıktan sonra bizi simit özleminden kurtaran dükkanın müşterilerinin çoğu Türk. Ama tek tük İngiliz de yok değil. Üretim malzemelerinin hepsini Türkiye’den getiriyorlarmış. Sade simidi gayet güzel, Türkiye’yi aratmıyor, taze ve çıtır. Ama peynirli simidinin içi çok hamur hamur. Bundan sonra sade simit alıp katığını kendim ayarlamak daha mantıklı olacak. Gül borek de çok güzel görünüyordu. Ayrıca pizzalar ve sandviçler de yapmışlar. Ürün yelpazesi gayet geniş (62 çeşit). Simitle elbette çay baş tacı edilmiş olsa da, kendi üretimleri çikolata ve Türk kahvesi bile kasada gözüme çarptı. Fiyatlar Londra için makul. İngiltere’de atıştırmalık geleneği daha çok tatlı üzerine olduğu için pazarda tuzlu ve ucuz atıştırmalık açığı vardı. Bu açığı gözlerine kestirmeleri akıllıca olmuş. Mağazada 43 kişi çalışıyormuş. Oturulacak yer çok az ve hep dolu, o yüzden daha çok “take-away” / paket servis mantığıyla çalışacaklar gibi görünüyor.
Simit Sarayı, bu yılın sonuna kadar Tottenham Court Road- Goodge Street köşesinde 1, Kings Road (Chelsea)’de 1, Piccadilly Circus’ta 1, Leicester Square’de 1, Türk mahalleleri Stoke Newington Road, Haringey ve Wood Green’de 1’er şube daha açmayı planlıyormuş. Ne diyelim, “ağzımızın tadı kaçmasın”!