Henüz yaz tatiline çıkamayanlardan mısınız? Peki, Çeşme’ye gitmeye ne dersiniz? Yaz bitmeden, Çeşme’nin beach club’ları listemden ilk üçü sizlerle paylaşmak istiyorum:

1-Copacabana (Altınkum): İşte uzun süredir Çeşme’de aradığım salaş mekan-beach club arası tesis! Denizi on numara. Altın sarısı kumlar ve bir türlü derinleşmeyen bir deniz. Suyu epey soğuk ama Çeşme’nin açık ara en berrak ve temiz suyu Altınkum. İnanılmaz bir rengi var. (Ne yazık ki Aya Yorgi ve Ladin Otel artık yeterince berrak bir denize sahip değiller.)

Copacabana’dan Altınkum görünümü
Fotoğraf: ingiliz filiz

Girişi haftaiçi de haftasonu da kişibaşı 35 lira. Beach club olduğunu iddia ediyor 🙂 Ama haftasonu giriş fiyatını artıran paragöz tesislere benzemiyor. Otoparkı ücretsiz.

Yemekleri güzel. Sucuğu, köftesi ve ezmeli, Türk tarzı hamburgeri gayet lezzetli. Midyeci ve mısırcı da geçiyor daha hafif bir şeyler yemek isterseniz 🙂 Önde, kumsal kısmında müzik yok, dalga sesi ve kafa dinlemek serbest 🙂 Müzik isteyenler, arka tarafta bar ve minder alanında güneşlenebiliyor.

Copacabana’nın bar ve arka taraftaki güneşlenme alanı
Fotoğraf: ingiliz filiz

Her gün havalı beach club’lara gidip denize giricem diye bütün parasını buraya yatırmak istemeyen ama duşsuz-şemsiyesiz de yapamayan, kafa dinlemek isteyen benim gibiler için birebir. İnternet sitesi yok, ama Facebook sayfası işte burada!

Copacabana’da denize giden güzel yol…
Fotoğraf: ingiliz filiz

2-Fly Inn (Altınkum): Aynı kumsalın başka bir koyu, yani deniz süper! Epey büyük ve güzel bir tesis, bir koyu tamamen kapatmışlar. Giriş haftaiçi kişibaşı 50 lira, isterseniz ücretsiz olarak havlu da veriyorlar. American Express kredi kartıyla giriş indirimli. Tesisin giriş bölümünde masa tenisi ve çocuk oyun alanı var. Suya ayağını sokabildiğin sandalyeler, suyun içinde yüzen hamaklar çok iyi düşünülmüş.

Yemek menüsü çeşitli, çünkü içinde birçok lokanta servis veriyor. Fikir olarak güzel. İstediğin corner’a gidip orada yiyorsun ya da istediğin yerden ayağına getirtebiliyorsun. Fly Inn’in içinde Sushimoto (sushi’ci), Federal Coffee Company (havalı kahveci), Bej (Karaköy’den bilenler bilir, Avrupai yemekler) gibi pek çok modern ve Batılı seçenek de var. Biz Türkiye’deyken Türk yemeklerine öncelik verdiğimiz için Y’git’te yedik. Açıkçası köftesi güzel değildi, roka salatası iyiydi. Taze taze ohh, mis! (İngiltere’de taze semizotu, roka, kara lahana, Ayşe kadın fasulye, bakla, bamya, bezelye, güzel patlıcan bulmak mesele olduğu için Türkiye’de hep sebze ve yeşilliğe doymak istiyoruz 🙂 Fly Inn’in menüsünde Türk kahvesi yok, ama istersen yapıyorlar. (Buna ne buyrulur!? Yani aşağılık kompleksimize sağlık valla. Bütün Avrupa’nın Türk icadı kabul ettiği bir kahvemiz, bir lokumumuz var zaten, onu da biz havalı ve aşırı Batılı olduğumuz için menüye koymuyoruz! Elin İngilizi dandik yemekleriyle bile gurur duyup bunu pazarlarken. Neyse, bundan ayrı bir yazı çıkar, konuyu dağıtmayayım 🙂 

Fotoğraf: ingiliz filiz
Tez suyun içindeki hamaklara koşula!… Fotoğraf: ingiliz filiz

Tektekçi’yi ve Çeşme’de gittiğim diğer plajları geçen seneki Çeşme yazımda anlatmıştım, isteyenler aşağıdan okuyabilir:

Meraklısına Çeşme Cep Rehberi

Onların da burada corner’ı var. İstediğiniz meyvelerle size özel shot’lar hazırlıyorlar. Akşamüstü partilerinin temel taşı. Bej’in plajına çocuklar alınmıyormuş. Ağlama sesi duymadan dinlenmek isteyenler buraya geçebilir. Ama Fly Inn’de genel olarak çok çocuk yoktu zaten. Daha çok gençler takılıyor. Gerçi biz haftaiçi gittik. Haftasonu belki daha fazla çocuklu aile vardır.

Fotoğraf: ingiliz filiz
Tektekçi’nin tezgahında sizi bekleyen taze meyveler… Fotoğraf: ingiliz filiz

Zaten haftasonları beach club’lar hem daha pahalı, hem de çok kalabalık oluyor, kafanız iyice şişiyor. Haftaiçi beach club’a gidip haftasonu daha sakin yerlere gitmeye çalışıyoruz biz de. Bu arada Fly Inn’den anladığım kadarıyla 2016’nın favori plaj içkisi kiraz ve buz ile sunulan roze şarap. Resmen Türk Sangria’sı yapmışlar 🙂 Bundan içen çok kişi gördüm. Temiz deniz ve lounge müziğe doymak isteyenler Fly Inn’e takılabilir. Yalnız peşin söyleyeyim, 6 saat lounge müzik beni baydı 🙂 Fly Inn’in internet sitesi

3-Paparazzi (Aya Yorgi): Buranın denizi sığ, arada taşlar olsa da kumluk, rengi güzel ve hemen derinleşmiyor. Tahmin edebileceğiniz gibi çocuklu aileler bayılıyor. Giriş kişibaşı 100 lira, ama içeride de size 100 liralık yiyecek-içecek fişi veriyorlar, dolayısıyla tesisi kullanmak ücretsiz. Değişik bir sistem. Yalnız yüzde 10 servis ücretini ayrıca alıyorlar. Vodafone Red’lilere giriş kişibaşı 50 lira, içeride de 50 liralık yiyecek-içecek fişi veriyorlar. Ayrıca onlara özel iskelelerden birinin üstünde ayrı yer var.

Paparazzi sahili Fotoğraf: ingiliz filiz

Paparazzi 1984’te kurulmuş. Aya Yorgi’nin en eski beach club’ı. Sanırım o dönemde Çeşme’nin hiçbir yerinde başka beach club yoktu. Güzel, estetik ve rahat bir tesistir Paparazzi. Son moda müzikler çalmaz, daha çok orta yaşlılara hitap eder. Yemekleri güzeldir. (Papa pizza, cevizli hellimli salata, sardalya tava, semifreddo ve çikolatalı sufle son gidişimde tattığım lezzetli yemeklerdi. Mantısını tavsiye etmiyorum. Yanlış seçim. Deniz kenarında mantı mı yenir! Etobur ben 🙂

Aya Yorgi'nin suları Fotoğraf: ingiliz filiz
Aya Yorgi’nin suları
Fotoğraf: ingiliz filiz

Sevdiğim bir yerdir aslında. Her sene gitmiyorum. O yüzden hep öyle idiyse bilemem. Ama bu sene gittiğimde şezlongların aşırı sıkıştırılmış olduğunu fark ettim. İnsanlarla çok dip dibesiniz, sıkıntı verecek derecede. Kendi müzikleri sakin, kafa ütülemiyor, ama iki tarafındaki diğer beach clublardan gelen kıro müzikler onu bastırıyor. Denizde bile rahat vermiyorlar anlayacağınız. Çıstak da çıstak. 300-500. Zaten bu koyun karşısında evi olan yaşlı bir hanım, geceyarısından sonra çok gürültülü müzik çalıyorlar diye tesisleri şikayet edince jandarmayla müziği kıstırmış 🙂 Yani haksız değil, geceyarısından sonra sesin kesilmesi lazım. Ayrıca aile yeri olduğu için çocuk sesi bol. Bu huzurlu tesiste bile kafa şişmesi garanti. Çocuğunuz yoksa ve kafa dinlemek istiyorsanız gitmeyin derim 😛 Paparazzi’nin internet sitesi

Fotoğraf: ingiliz filiz
Paparazzi kumsalından bir görünüm Fotoğraf: ingiliz filiz

Hepinize iyi tatiller! 🙂

ingiliz filiz
İngiltere’ye ilk kez 2007 yılında eğitim için, İstanbul’dan geldim. Daha sonra 13 yıla yakın bir süre Londra’da yaşadım. 2.5 yıl önce de İngiltere’nin güneyinde küçük bir kente taşındım. İngiltere’de yaşam ve kültür konulu yazılarımı bu blogda topluyorum. Bu yazıların büyük bölümünü Londra’da yaşarken yazdım ve müzik, yeme-içme, sinema gibi ilgi alanlarımı Londra’da düzenlenen etkinlikler çerçevesinde paylaştım. Şu an çocuklu hayat dolayısıyla eskisi kadar kültürel etkinliğe katılamıyorum, dolayısıyla blog konularım da biraz evrim geçirdi. Çocuk kitapları, çocuk oyunları, aile dostu lokantalar, pub’lar, tatil seçenekleri gibi konularda yazıyorum artık daha çok. Yine de Londra’ya arada bir de olsa gidiyorum ve bu gidişlerimde katıldığım etkinlikleri yazmaya devam edeceğim. Blogumla ilgili görüşlerinizi ve sorularınızı yazıların altına yorum şeklinde bırakabilirsiniz. Eposta adresim:filiz (at) ingilizfiliz (nokta) com Özellikle yazmamı istediğiniz bir konu olursa belirtebilirsiniz. Ayrıca bültenime abone olursanız ne güzel olur 🙂 Bülten aboneliği için aşağıya tıklayabilirsiniz: https://ingilizfiliz.com/newsletter-sign-up/ Keyifli okumalar… 🙂

Leave a Reply

en_GBEnglish (UK)