bazi insanlar icin hayatin sonu demek olan 27.ci yasimi hayirlisiyla geride biraktim, 28 yasina geldim. goz kremi kullanmaya basladim. sacimdaki beyazlarin birkaç tanesi gorunur hale geldi. kaş arası kırışığım olacak diye ne güneşe bakıyorum;gözlüksüz, ne de kaşlarımı çatıyorum. görüleceği üzere 30’a yaklastim paranoyasi ise coktaaan basladi. geriye bakma alışkanlığı, nostalji fırtınası esmeye başladı içimde. kaç aydır sürekli olarak eskiden dinleyip sevdiğim şarkıları önce last.fm ve spotify, şimdi de youtube yoluyla yeniden dinliyorum. 90’lar popunu (tabii ki bu şarkıcılar nereye gitti? diye düşünmeyi ihmal etmeyerek), çocukluğumdaki barış manço şarkılarını, ergenliğimdeki rock parçalarını, üniversite zamanlarımın “alternatif” müziklerini. işyerinde dinlediğim için kolay dinlenir şeyleri en çok da: mehmet güreli, bülent ortaçgil, zuhal olcay, birsen tezer, jehan barbur, yeni türkü, ezginin günlüğü… eski filmlerin sevdiğim karelerini video olarak izleyip gülüyorum. liseden mezun olalı neredeyse 10 yıl olacak. dün gibi gelmiyor, gelmesin de ama 10 yıl da olmasaydı. sürekli eski anıları, anları ve dönemleri hatırlıyor belleğim. kafam hep orda. kapanmamış hesaplar, söylenememiş sözler ve pişman olduğum dinlemediklerim. hep an’ı yaşa derken geleceği düşünür oldum sürekli, geçmişi de tabii. ama şimdilik şimdi’den eser yok. guya kadinlarin hayatlari boyunca en mutlu olduklari yas 28’mis. iyi ve guvenli bir is, kariyer, birikmis para, güçlü arkadaşlıklara sahip olmak bu yasin hayatın en kusursuz dönemi olmasını sağlıyormus. peehh! 28 yasimin ilk iki ayinda bunlar olmadi, kalan on ayinda yukaridakileri diliyorum. ilgililere duyurulur.
İngiltere’ye ilk kez 2007 yılında eğitim için, İstanbul’dan geldim. Daha sonra 13 yıla yakın bir süre Londra’da yaşadım. 2.5 yıl önce de İngiltere’nin güneyinde küçük bir kente taşındım. İngiltere’de yaşam ve kültür konulu yazılarımı bu blogda topluyorum.
Bu yazıların büyük bölümünü Londra’da yaşarken yazdım ve müzik, yeme-içme, sinema gibi ilgi alanlarımı Londra’da düzenlenen etkinlikler çerçevesinde paylaştım. Şu an çocuklu hayat dolayısıyla eskisi kadar kültürel etkinliğe katılamıyorum, dolayısıyla blog konularım da biraz evrim geçirdi. Çocuk kitapları, çocuk oyunları, aile dostu lokantalar, pub’lar, tatil seçenekleri gibi konularda yazıyorum artık daha çok. Yine de Londra’ya arada bir de olsa gidiyorum ve bu gidişlerimde katıldığım etkinlikleri yazmaya devam edeceğim.
Blogumla ilgili görüşlerinizi ve sorularınızı yazıların altına yorum şeklinde bırakabilirsiniz. Eposta adresim:filiz (at) ingilizfiliz (nokta) com
Özellikle yazmamı istediğiniz bir konu olursa belirtebilirsiniz. Ayrıca bültenime abone olursanız ne güzel olur 🙂
Bülten aboneliği için aşağıya tıklayabilirsiniz:
https://ingilizfiliz.com/newsletter-sign-up/
Keyifli okumalar… 🙂
View all posts by ingiliz filiz →