İnternet mağazası Amazon, İngiltere’de indirmeden dizi ve film izleme (streaming) hizmeti veren iki piyasa liderinden biri. (Diğeri Netflix) Eskiden adı LoveFilm olan bu servis, şu an Amazon Instant / Prime Video olarak hizmet veriyor. Benim de abone olduğum en cüz’i fiyatlı paketle görece yeni dizi ve filmlere sınırsız ulaşabiliyorsunuz. Bunlar arasında televizyonda gösterilen diziler olduğu gibi Amazon’un kendi yapımları da var. En popülerleri ise “Mozart in the Jungle” ve “Transparent.” Transparent da beni epey etkiledi, ama henüz bütün bölümleri bitmediği için onu başka bir yazıda ele alacağım.
New York Senfoni Orkestrası’nda perde arkasında geçen olayları anlatan “Mozart in the Jungle”ı ise dün bitirdim ve izlemekten çok keyif aldım. Oyunculuk yeteneği, farklı ve karizmatik tipi, rol aldığı filmlerin geniş skalasıyla beni kendine hayran bırakan, favori aktörlerimden Gael Garcia Bernal dizinin başrolünü oynuyor. Kendisini Amores Perros (Paramparça Aşklar Köpekler), Bad Education (Kötü Eğitim), Babel (Babil), Motorcycle Diaries (Motosiklet Günlükleri), La Science des Reves (Rüya Bilmecesi) gibi filmlerden tanıyor ve seviyoruz.
Bernal’in hayat verdiği Meksikalı efsanevi orkestra şefi Rodrigo tutkulu, biraz kaçık ama çok karizmatik biri. Genç obuacı Hailey (Lola Kirke) ise bir gün bu orkestrada çalmayı kafasına koymuş bir müzik öğretmeni ve Rodrigo’nun son dakika yaptığı seçmelere katılıyor. Burada başarılı olunca orkestranın ilk provasına davet ediliyor. Ama iki kere çok büyük hatalar yapıyor ve doğal olarak atılıyor. Rodrigo ona kanıyla canıyla çaldığını, ancak orkestraya girmeye henüz hazır olmadığını söylüyor. Daha sonra Rodrigo onu özel asistanı olarak işe alıyor. Böylece Hailey orkestrayı ve tabii ki Rodrigo’yu yakından gözlemleme şansı buluyor. Önemli yan rollerde ise emekliye ayrılan bir önceki şef, huysuz Thomas (Malcolm McDowell, Otomatik Portakal’ın başrolünde oynayan adammış, bu ikisinin aynı kişi olduğuna hala inanamıyorum), orkestranın paragöz ve samimiyetsiz müdürü Gloria (Bernadette Peters), Thomas’ın sevgilisi de olan güzel ve “cool” çellist Cynthia (Saffron Burrows) ve eski hippie, orkestranın hap satıcısı üyesi Dee Dee gibi renkli karakterler var.
İlk bölümü 23 Aralık’ta yayınlanan dizinin şu ana kadar 10 bölümü çekildi. Senaryo, obua sanatçısı Blair Tindall’ın 2005 yılında aynı adla yayımlanan yaşam öyküsünden yola çıkmış. Geçmişteki favori dizilerimden “Bored to Death” ve geçen yılın en iyi filmlerinden “The Grand Budapest Hotel”in yıldızı JJason Schwartzman da hem yapımcı hem de konuk oyuncu. Aynı zamanda iki bölümün senaryosuna da katkıda bulunmuş.
Yapım günümüzde maddi sorunları olan, maliyeti yüksek bir sanat dalının demode hale gelmemesi için verilen uğraşın altını da çiziyor. İnsan ilişkilerini, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, orkestra üyelerinin de hepimiz gibi olduğunu anlatıyor.
Dizi izleyiciden, eleştirmenlerden, en önemlisi klasik müzik çevrelerinden tam not aldı. Sanırım bunun nedenlerinden biri, yüksek kültür ürünü olan klasik müziği sıradan izleyici için de sıkılmadan izlenebilir kılması. Bunu yapmak çok da kolay değil. Ama bu asla basit, derinliği olmayan bir dizi yapıldığı anlamına gelmiyor. Aynı zamanda dinamik bir tempoya sahip, hem de drama ile komediyi ustalıkla birleştiriyor. İçinde aşk da var, kıskançlık da, hırs da…
Dizinin çeşitli bölümlerden parçalar içeren, başarılı fragmanı buradan izlenebilir.
Orkestranın bol sürprizli açılış gecesini anlatan final bölümünde çaldığı Finli besteci Jean Sibelius’un keman konçertosunun tamamını ise aşağıdaki linkten dinleyebilirsiniz:
Meraklısına not: Dizinin 3. sezonu 9 Aralık 2016’da yayınlanmaya başlayacak.